İnsana dair yaptığımız tüm tanımlamalar onu diğer insanlarla birlikte yaşayan, seven, güvenen, ilişki kuran, hayal kırıklığı yaşayan, umut eden, bağlanan yanıyla birlikte değerlendirmeyi gerektirir. Sosyal bir varlık olarak tanımladığımız insan doğumundan itibaren diğer insanlarla gerek yakın gerek uzak ilişkiler kurar. Bu ilişkiler onun dünyadaki yalnızlığını bir nebze olsun hafifletir. Döllenme ile başlattığımız yaşam serüveni boyunca bağlanma durumu ağlamalara, korkmalara, sevinçlere, kaygıya ve dahasına temel oluşturur. Yetişkin olarak kabul ettiğimiz her birey bebeklikten itibaren güven ilişkisine dayalı bir bağlanma sürecinin peşinde düşüyor, kalkıyor; fizyolojik ihtiyaçların yoğunlukta olduğunu bildiğimiz dönemi dünyaya düşmüş olmanın getirdiği huzursuzlukla, bu yeni/yabancı mekandaki arayışına destek olarak bir güven talebiyle sürdürüyor. Küçük yaşlardan kurulmaya çalışılan gü...