Ana içeriğe atla

7.Koğuş Film Analizi


7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE
Hepimizin merakla beklediği 7. Koğuştaki Mucize nihayet geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Başrollerinde Aras Bulut İynemli, Deniz Baysal, Sarp Akkaya gibi isimlerin bulunduğu ve Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğindeki filmi izlerken gözyaşlarımıza hakim olabilmek neredeyse hepimiz için imkansızdı.
Henüz izleme fırsatını bulamamış okuyucularımız için de kısa özetlerle birlikte filmi karakter analizleri ve sosyal psikoloji bağlamında ele almak isteriz :
Filmimiz, 7 yaşındaki kızı, Ova ile aynı zeka yaşına sahip olan Memo’nun haksızlıklarla mücadelesini, zihinsel yetersizliklerine rağmen evladı için her şeyi yapan bir baba oluşunu gözler önüne seriyor. Memo, bir gün koyunları otlatmaya çıkardığında başına hayatının dönüm noktası olabilecek bir talihsizlik gelir. Sözü geçer bir komutanın kızı oyun esnasında tehlikeli yerlere tırmanır ve Memo kıza gitmemesi için uyarılarda bulunurken, Ova ile aynı yaşlardaki küçük kız uçurumdan düşüp can verir. Bu esnada olay yerine gelen komutan ve ailesi sorgusuz sualsiz Memo’nun bir cinayet işlediğini düşünür ve devamında onu işkencelere  maruz bırakırlar. Burada değinmek istediğimiz bir konu var. Memo, “köyün delisi” olarak anıldığı için ona asla hiçbir şey sorulmadı. Acaba bunları yaşayan Memo değil de bir başkası olsaydı aynı tepki verilir miydi? Masum olabilme ihtimali olan birine bu kadar çabuk katil damgası vurulabilir miydi? İlk olarak bu açıdan düşünmek ve düşündürmek isteriz. Yaşantımıza baktığımızda biz de bazı kalıp yargıların kölesi olabiliyor ve doğurduğu sonuçları dikkate almıyor olabilir miyiz? Filmin ilerleyen sahnelerinde Memo’nun akli dengesi yerindedir raporu alarak (!) hapse girişini, koğuş arkadaşlarının zamanla onu bir kardeş gibi gördüklerini ve onun için kendi hayatlarını tehdit etmesi pahasına fedakarlıklar yaptığına şahit oluyoruz. Memo’nun koğuşta günleri böyle geçerken komutan, olayı gören ve şahitlik eden asker kaçağından her şeyin aslını öğrenir. Normal olarak beklediğimiz davranış, şahidin ifadesiyle beraber Memo’nun serbest bırakılmasıydı ancak böyle olmadı. Durumu anlayan komutan, olayın aslını bilen tek kişiyi de vurur ve artık Memo’nun masum olduğunu ortaya çıkaracak hiçbir kanıt yoktur. Burada değinmek istediğimiz bir diğer nokta komutanın olayla ilişkisi. Evet, minicik evladını kaybetmiş acılı bir baba fakat sergilediği tutum vicdanını bize sorgulatıyor. Sosyal psikoloji bağlamında bir diğer soru ise şu: Sözü geçer bir komutanın sözüyle neden yargısız infaz yapılıyor? Bunun genel sebebi olayın sıkı yönetim döneminde (1983) geçmiş olmasıyken bir diğer sebebi de komutanın ahlaki gelişiminde eksiklikler olmasıdır.
BABAANNE VE OVA’NIN KARAKTER ANALİZİ
Babaanne: Uzun yıllar zihinsel yetersizliği olan torununa bakmış olan fedakar bir kadın. Ancak, bu durumda olan torununu evlendirmesinin doğruluğu tartışmaya açık. Babaannenin buradaki en büyük rolü Ova’ nın ebeveyn rolünü üstlenip kişisel ihtiyaçlarını karşılamasıdır.
Ova: Babasının diğer babalardan farklı olduğunun yaşı itibariyle (somut işlemler dönemi) yeni yeni farkına varan Ova için hayat diğer çocuklardan biraz daha zordur. Tüm zorluklara rağmen babasıyla birbirlerine sıkı sıkıya bağlanmışlardır ve aralarında farklı bir iletişim vardır. Bir harabeye kendi aralarında isim vermeleri(Tek Gözlü Dev), ringo ringo şişeler şarkısını lingo lingo olarak kendi aralarında söylemeleri bu güzel iletişimlerinin örneklerindendir.
Henüz yaşı küçük olan Ova büyüdüğünde zor bir çocukluk geçirdiğinin farkına varıp ne kadar mücadeleci ve güçlü bir insan olduğunu fark edecektir.

Beyaz perdede bu sezona damga vuran filmi sizler için değerlendirdik. Hepimizin vicdani değerlerini sorgulatan bu filme dair şimdi size bir soru sormak istiyoruz:
Peki Memo gerçekten komutanın kızını öldürmüş olsaydı yine de adaleti böylesine sorgulayıp gözyaşlarına boğulacak mıydık?


Miray Engin, Burcu Gül Çiftçi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süpermen'i Beklerken (Waiting for 'Superman') Film Analizi

Waiting for  Superman sadece The Flaming Lips grubunun bir şarkısı değil. Aynı zamanda Amerikan eğitim sistemine eleştirel bir perspektiften bakan, ülke içerisindeki bireylerin okuma yazma oranlarını, eyaletlere göre başarılarını ele alan belgesel niteliğinde bir film. Filmi inovatif eğitimi de düşünerek yorumlayabilmek mümkün. Akademi ödüllü filmin yönetmeni Davis Guggenheim, düşük performanslı kent okullarını ‘bırakma fabrikaları’ olarak tanımlıyor ve bu kent okullara yönelik birtakım çözüm önerileri sunuyor. Film, devlet okulu sistemi içerisinde devam eden beş öğrenciyi konu alıyor. Eğitim sistemini iyileştirme adına eğitim reformcularının sunduğu çözümler filme gerçeklilik ve yararlılık katmasının yanı sıra günümüzün ilerleyen teknolojisi de düşünüldüğünde çözüm önerilerine birkaç şey daha ekleyebiliriz,  şöyle ki : Eğitimde teknolojiyi mutlaka bir amaç etrafında verimlice kullanabilmeli ve bu amacın kesinlikle öğrenci üzerinde işlevselliği de olabilmeli. Teknoloji

Seyahat Üzerine Bir Röportaj

Okulumuzun kıymetli hocalarından Dr. Mustafa Otrar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle kendisini kısaca tanıyalım; 1971 Eskişehir (Merkez) doğumludur. İlkokulu (1982), ortaöğrenimini (1989) Eskişehir’de tamamladı. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışma ve Rehberlik Lisans Programı’ndan mezun oldu (1993). Rehber Öğretmen olarak Bingöl ve İstanbul’da görev yaptı. 1995 yılında Araştırma Görevlisi olarak Marmara Üniversitesi’ne göreve başladı. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında yüksek lisansını tamamladı. Ocak 2006’da Doktora eğitimini tamamlayan Mustafa OTRAR, halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Genel olarak seyahatin hayatınızdaki yeri, ruh halinize etkisi nedir?  Hayatımdaki yerinden baş