Ana içeriğe atla

2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü

2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!
Otizm, halk arasında yaygın olarak “engel” sıfatıyla bilinmekte. Birbirinden harika saf, temiz çocukları özel yapan yegane kişilik özelliği olduğu ne yazık ki belli başlı kesimlerce biliniyor. Bugün ülkemizde 1 buçuk milyona yakın otizmli birey, bu durumdan etkilenen ise 5 buçuk milyon aile ferdi bulunuyor. Yeri gelmiş dışlanmış, yeri gelmiş çoğu anlaşılamadan belki de bu dünyadan göçüp giden bu bireyler hakkında doğru şeyleri bilmek ve buna uygun davranmak da bizim görevimiz. İşte sadece bu yüzden bile otizmin önemini anlamak ve uygulamak bizler için bir çocuğun hayatını çözümlemekle eş değerdir.

2 NİSAN OTİZM FARKINDALIK GÜNÜNÜN ÖNEMİ NEDİR?
Birleşmiş Milletlerin aldığı kararla tüm dünyada 2008 yılından beri 2 Nisan tarihi “Dünya Otizm Günü” olarak kabul edildi. Bununla birlikte 2 Nisan günü başlayan “Otizm Ayı” çerçevesinde araştırmaların teşvik edilmesi, farkındalık yaratılması için kamuoyu bilgilendirme ve erken teşhise olanak sağlanması amacıyla aktivitelerin dünya genelinde gerçekleştirilmesine karar verildi. Kararın amacı yediden yetmişe herkesi bilgilendirmek ve daha iyi bir gelecek için toplumu en iyi şekilde inşa etmek.
Peki otizm nedir? Biraz da işin bilimsel açısından bakmak gerekiyor. Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ya da yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan, diğerleriyle iletişim kurmayı zorlaştıran ve engelleyen, karmaşık bir nöro-gelişimsel bozukluk olarak tarif ediliyor. Otizmin anne karnındaki stresle doğru orantılı olarak ortaya çıktığına dair araştırmalar da mevcut. Peki anne karnındaki stresten anlamamız gereken nedir? Annenin şiddet görmesi, ekonomik sıkıntılar ve belki de annenin yaralanması.. Bunların her biri stres kaynağı olarak kabul edilmekte.
Otizm; sessiz kalma, zekâ özürlü olma, durmadan el çırpma ya da sallanma gibi ciddi bozukluklar gösteren bireylerden, etkin ama belirgin olarak sıra dışı sosyal yaklaşımlar gösteren, çok dar ilgi odakları olan bireylere kadar çok geniş bir spektrumda kendini gösteriyor. Bazen IQ eşiklerine ya da bireyin gündelik hayatında ne kadar desteğe gereksinimi olduğuna göre sendrom düşük, orta ya da yüksek işlevli otizm olarak bölümlere ayrılır ancak ölçütleri belirlenmemiş olan bu bölümlemeler halen tartışılmakta.
Otizmli bir çocuğun büyümesi, çok zaman ve emek isteyen bir süreç. Ülkemiz koşullarında eğitmen ve eğitim kurumu bulmak da zor. Türkiye’de 0 - 18 yaş grubu arasında yaklaşık 352 bin otizmli çocuk ve gençten, okullaşabilen ve eğitime erişebilenlerin sayısı ise sadece 30 bin 50. Okula başlama yaşı geldiğinde çocuk gidebilecek durumdaysa eğer, kabullenecek ve iyi ilgilenebilecek bir okul bulmanın çok zor olduğu bir dönemdeyiz maalesef. Standart bir okulda bu çocuklar bazen ayrı sınıflara verilmekte veya hatta velilerin talebiyle okuldan atılmakla karşı karşıya kalmakta. Bu yüzden olası ihtimallere karşı aileler, çocuğunun yaşayacağı süreçler hakkında bilgilendirilmeli ve ailelere de psikolojik destek verilmeli. Çocuğunun eğitim sürecinde izleyeceği yollar hakkında yönlendirilmeli. Bizler de sokakta, parkta o çocuklara garip bakmak, anlamsız sorular sormak yerine kendimize ve diğer ebeynlerin kendi çocuklarına erdemli olmaları konusunda örnek olmalarını teşvik etmek zorundayız. gereken sadece otistik çocuklar değil, öğretmenin, ebeveynlerin ve halkın bilinç sahibi olması hepsinden daha önemli. Otizmi bir eksiklik olarak değil farklı bir yetenek olarak bakmaya çalışın. Otizme karşı siz de FARKINDA OLUN!
Sema KARABUĞA



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süpermen'i Beklerken (Waiting for 'Superman') Film Analizi

Waiting for  Superman sadece The Flaming Lips grubunun bir şarkısı değil. Aynı zamanda Amerikan eğitim sistemine eleştirel bir perspektiften bakan, ülke içerisindeki bireylerin okuma yazma oranlarını, eyaletlere göre başarılarını ele alan belgesel niteliğinde bir film. Filmi inovatif eğitimi de düşünerek yorumlayabilmek mümkün. Akademi ödüllü filmin yönetmeni Davis Guggenheim, düşük performanslı kent okullarını ‘bırakma fabrikaları’ olarak tanımlıyor ve bu kent okullara yönelik birtakım çözüm önerileri sunuyor. Film, devlet okulu sistemi içerisinde devam eden beş öğrenciyi konu alıyor. Eğitim sistemini iyileştirme adına eğitim reformcularının sunduğu çözümler filme gerçeklilik ve yararlılık katmasının yanı sıra günümüzün ilerleyen teknolojisi de düşünüldüğünde çözüm önerilerine birkaç şey daha ekleyebiliriz,  şöyle ki : Eğitimde teknolojiyi mutlaka bir amaç etrafında verimlice kullanabilmeli ve bu amacın kesinlikle öğrenci üzerinde işlevselliği de olabilme...

7.Koğuş Film Analizi

7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE Hepimizin merakla beklediği 7. Koğuştaki Mucize nihayet geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Başrollerinde Aras Bulut İynemli, Deniz Baysal, Sarp Akkaya gibi isimlerin bulunduğu ve Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğindeki filmi izlerken gözyaşlarımıza hakim olabilmek neredeyse hepimiz için imkansızdı. Henüz izleme fırsatını bulamamış okuyucularımız için de kısa özetlerle birlikte filmi karakter analizleri ve sosyal psikoloji bağlamında ele almak isteriz : Filmimiz, 7 yaşındaki kızı, Ova ile aynı zeka yaşına sahip olan Memo’nun haksızlıklarla mücadelesini, zihinsel yetersizliklerine rağmen evladı için her şeyi yapan bir baba oluşunu gözler önüne seriyor. Memo, bir gün koyunları otlatmaya çıkardığında başına hayatının dönüm noktası olabilecek bir talihsizlik gelir. Sözü geçer bir komutanın kızı oyun esnasında tehlikeli yerlere tırmanır ve Memo kıza gitmemesi için uyarılarda bulunurken, Ova ile aynı yaşlardaki küçük kız uçurumdan düşüp can verir. Bu esnada olay y...

Seyahat Üzerine Bir Röportaj

Okulumuzun kıymetli hocalarından Dr. Mustafa Otrar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle kendisini kısaca tanıyalım; 1971 Eskişehir (Merkez) doğumludur. İlkokulu (1982), ortaöğrenimini (1989) Eskişehir’de tamamladı. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışma ve Rehberlik Lisans Programı’ndan mezun oldu (1993). Rehber Öğretmen olarak Bingöl ve İstanbul’da görev yaptı. 1995 yılında Araştırma Görevlisi olarak Marmara Üniversitesi’ne göreve başladı. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında yüksek lisansını tamamladı. Ocak 2006’da Doktora eğitimini tamamlayan Mustafa OTRAR, halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Genel olarak seyahatin hayatınızdaki yeri, ruh halinize etkisi nedir?  Hayatımdaki yerinden...