Ana içeriğe atla

"FATMA" DİZİ ANALİZİ

 


Kırmızı Oda Boncuk karakteri, Camdaki Kız Nalan karakteri ve şimdi de karşımızda Fatma karakteriyle devleşen bir oyuncu: Burcu Biricik. Hepimiz dizinin fragmanını izlerken Fatma karakterini merak ettik ya da polislere kızdık. Ama çokça 27 Nisan’ı bekledik.  Yayınlandığı günden itibaren binlerce kişi tarafından izlenen Fatma dizisini yazımızda ele almamızın nedeni psikolojik dram kategorisinde değerlendirilebilecek mini bir dizi olmasındandır.

Peki Fatma dizisi bize anlatıyor?

Dizi, temizlik işlerine giden “Fatma” karakterinin, kayıp olan kocasını araması ve bu süre zarfında Fatma’nın işlediği cinayetleri konu alıyor. Fatma, kayıp kocasını ararken çocuğunu kaybetmiş bir annedir. Fatma’nın çocuğu otizimli olduğu için başta babası olmak üzere toplum da Fatma’nın oğlunu (Oğuz’u) istememiştir. Burada otizm gibi nörolojik bir bozukluğun toplumumuzda hala nasıl bir damgalanma ölçütü olduğunu üzülerek görmekteyiz. Fatma, oğlunu kaybettikten sonra çeşitli sanrılar görmeye başlamıştır. Bu, yaşadığı travmanın etkilerinden sadece biridir. Özellikle kocasını sürekli araması ve kötü hayat tarzı bu sanrıları artırmaktadır. Üstüne başına dikkat etmemesi aynı zamanda evinin temizliğine de dikkat etmemesi travma sonrası stres bozukluğunun bazı belirtileri arasındadır. Kocasına ulaşmak için eşinin daha önce yanında çalıştığı Bayram karakterine sürekli sorular soran Fatma, sonunda kocasına ulaşmak için bir yol bulur ve Bayram’ın silahını aldığı gibi ilk cinayetini işlemeye gider. Burada Şevket karakterini öldürür ve ipin ucu burada kaçar. Fatma’yı “görünmez” olarak tanımlayan Bayram, ondan yeni cinayetler işlemesini ister. Çünkü Fatma, toplumun yargılarına uyan bir katil imajına sahip değildir. Neticede bir kadındır (!) Başta Fatma bunu kabul etmek istemez ama yaşadığı öfke patlamaları ve “görünmez” olduğuna dair inancı onu bu cinayetleri işlemeye itmiştir. Çocukken kız kardeşi ve kendisin bir istismar geçmişi olduğunu görünce Fatma’nın öfkesinin tüm dünyaya olduğunu anlamak çok zor değildir.

Çünkü çocukken cinsel istismara uğrayan kadınların yetişkinlikte normal yetişkin kadınlara kıyasla öfke sorunları, depresyon ve anksiyete gibi ruhsal hastalıkların görülme olasılıkları daha fazladır. Özellikle “kadın” olduğu için ve yaşadığı toplumda kadının haktan ziyade susturulması gereken ve fikri alınmayan adeta cansız bir varlık olarak görülmesi Fatma’yı bu denli öfkeli yapmıştır. Peki ne olursa olsun Fatma’nın bu durumu işlenen cinayetler için hafifletici bir neden midir?  Fatma’nın suç ortakları arasında ona ve kardeşine tecavüz edilirken buna göz yuman köy halkı yok mudur? Çocuğu otizimli olduğu için onu okulda istemeyen müdür ve öğretmen yok mudur? Dahası kadın olduğu için bir başına sözünün yerine “kadın başına” sözünün getirilmesini kabul eden toplum yok mudur? Eğer bir toplumda yanlış şeyler oluyorsa burada suçlu tek kişi değildir. Özellikle cinayet gibi bir olgunun artık toplumumuzda olağan bir olgu olarak görülmesi, kadın cinayetlerinin olağan ancak bir kadın tarafından erkeğin öldürülmesinin anormal olarak gösterilmesi belki de Fatma dizisini bu denli içselleştirmemizin bir nedenidir.

(E)Mine Karakteri:
İsimlerimiz mi kişiliğimizi belirler yoksa kişiliğimiz mi ismimizi? Herhalde bu karakter için ikincisini seçmek daha iyi olacaktır. Mine, Fatma’nın kardeşidir. Ancak Fatma ile olan iletişimi yok denecek kadar azdır. Çünkü Mine, ablasını kaçmak için uğraştığı ve sonunda başardığı köy ve köydeki anılarının vücut bulmuş hali olarak görmektedir. Kimimiz belki de Mine’ye kızdık. Ama burda kızmamız gereken Mine değil, Mine’nin istismarı. Çünkü erken yaşta tekrarlayan travma, kişiliğin daha önce biçimlenmemiş yapısını kemirir fakat çocukluktaki tekrarlayan travma kişiliği biçimlendirir ve çarpıtır. İstismarcı bir çevrede kapana kısılan Mine, kaçış yolunun ordan uzaklaşmak olduğunu anlar. Bu nedenle ablasıyla bile görüşmez. Mine karakteri bize istismar edilen çocukların psikolojik adaptasyonlarının nasıl tek bir yere konumlandığının en iyi örneğidir. Onun için artık köy yoktur yani ablası da yoktur. Ama geçmiş ne olursa olsun kan bağıyla bize bağlı olduğu sürece peşimizi bırakmaz.

Diziyi bir solukta izlemiş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, diziyi izlerken rahatsız olduğum noktalar çok fazlaydı. Fatma’nın her kendini anlatma çabasında ağzına lafının sıkıştırılması, çocukluğunu hatırladığında hep sonunun kötü bitmesi ve en çok da izleyiciye ulaşan o çaresizlik hissi… Fatma dizisini ne kadar anlatsam da bunu kendi bakış açımdan ve kendi bilgilerimle yorumlayacağım. Sizler de filmi izledikten sonra yorumlarınızı söylerseniz hep birlikte farklı bakış açıları keşfedebiliriz.

Meryem Yılmaz

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süpermen'i Beklerken (Waiting for 'Superman') Film Analizi

Waiting for  Superman sadece The Flaming Lips grubunun bir şarkısı değil. Aynı zamanda Amerikan eğitim sistemine eleştirel bir perspektiften bakan, ülke içerisindeki bireylerin okuma yazma oranlarını, eyaletlere göre başarılarını ele alan belgesel niteliğinde bir film. Filmi inovatif eğitimi de düşünerek yorumlayabilmek mümkün. Akademi ödüllü filmin yönetmeni Davis Guggenheim, düşük performanslı kent okullarını ‘bırakma fabrikaları’ olarak tanımlıyor ve bu kent okullara yönelik birtakım çözüm önerileri sunuyor. Film, devlet okulu sistemi içerisinde devam eden beş öğrenciyi konu alıyor. Eğitim sistemini iyileştirme adına eğitim reformcularının sunduğu çözümler filme gerçeklilik ve yararlılık katmasının yanı sıra günümüzün ilerleyen teknolojisi de düşünüldüğünde çözüm önerilerine birkaç şey daha ekleyebiliriz,  şöyle ki : Eğitimde teknolojiyi mutlaka bir amaç etrafında verimlice kullanabilmeli ve bu amacın kesinlikle öğrenci üzerinde işlevselliği de olabilme...

7.Koğuş Film Analizi

7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE Hepimizin merakla beklediği 7. Koğuştaki Mucize nihayet geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Başrollerinde Aras Bulut İynemli, Deniz Baysal, Sarp Akkaya gibi isimlerin bulunduğu ve Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğindeki filmi izlerken gözyaşlarımıza hakim olabilmek neredeyse hepimiz için imkansızdı. Henüz izleme fırsatını bulamamış okuyucularımız için de kısa özetlerle birlikte filmi karakter analizleri ve sosyal psikoloji bağlamında ele almak isteriz : Filmimiz, 7 yaşındaki kızı, Ova ile aynı zeka yaşına sahip olan Memo’nun haksızlıklarla mücadelesini, zihinsel yetersizliklerine rağmen evladı için her şeyi yapan bir baba oluşunu gözler önüne seriyor. Memo, bir gün koyunları otlatmaya çıkardığında başına hayatının dönüm noktası olabilecek bir talihsizlik gelir. Sözü geçer bir komutanın kızı oyun esnasında tehlikeli yerlere tırmanır ve Memo kıza gitmemesi için uyarılarda bulunurken, Ova ile aynı yaşlardaki küçük kız uçurumdan düşüp can verir. Bu esnada olay y...

Seyahat Üzerine Bir Röportaj

Okulumuzun kıymetli hocalarından Dr. Mustafa Otrar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle kendisini kısaca tanıyalım; 1971 Eskişehir (Merkez) doğumludur. İlkokulu (1982), ortaöğrenimini (1989) Eskişehir’de tamamladı. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışma ve Rehberlik Lisans Programı’ndan mezun oldu (1993). Rehber Öğretmen olarak Bingöl ve İstanbul’da görev yaptı. 1995 yılında Araştırma Görevlisi olarak Marmara Üniversitesi’ne göreve başladı. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında yüksek lisansını tamamladı. Ocak 2006’da Doktora eğitimini tamamlayan Mustafa OTRAR, halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Genel olarak seyahatin hayatınızdaki yeri, ruh halinize etkisi nedir?  Hayatımdaki yerinden...