KADIN
Bugün, “25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete
Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma
Günü” dolayısıyla sizlere günün anlam ve önemiyle ilgili bilgiler vermek ve de bu
konudaki fikirlerimi paylaşmak istiyorum.
25 Kasım’ın geçmişten günümüze uzanan
kanlı bir tarihi var :
25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde
diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kız kardeş Patria, Minerva, Maria
Mirabel'in cesetleri bir uçurumun dibinde bulundu. Mirabel kardeşlerin tecavüz
edilerek vahşice öldürüldüğü ortaya çıktı ve onlar diktatörlüğe karşı
mücadelenin sembolü oldu. Mirabel kardeşlerin öldürülmesinden sonra ertesi
sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldiğini anlatan bir
haber çıktı. Ama gerçek göründüğü gibi değildi. Mirabel kardeşler, ülkelerinde
siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika'daki diktatör
Rafael Leonidas Trujillo'ya meydan okudu. Bu yüzden diktatörlük tarafından
zulme uğrayarak pek çok kez hapsedildiler ve en son olarak da 25 Kasım 1960
yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle vahşice
katledildiler. Sonrasında, bu katliam kayıtlara "araba kazası" olarak
geçti. 1981'de Dominik Cumhuriyeti’nde toplanan Latin Amerika Kadın
kurultayında; 25 Kasım, "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Ve
Uluslararası Dayanışma Günü" olarak kabul edildi. Bütün dünyada yankı
bulan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler, 17 Aralık 1999'da, 25
Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası
Mücadele Günü" olarak benimsenmesine karar verdi.
(Sırasıyla; Patria, Maria, Minevra Teressa)
(İ. Akkaş, Z. Uyanık, 2016) Kadına
Yönelik Şiddet ve Türleri şu şekilde açıklanmaktadır :
Kadına yönelik şiddet, temel hakların ve
özgürlüklerinin ihlali olup, kadınlar ve erkekler arasındaki eşit olmayan güç
ilişkilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan önemli bir sorundur. Şiddetin
amacı, kadının davranışlarının korkuya dayalı olarak kontrol etmektir. Gerçekte
bütün şiddet olaylarında kadın ile erkek arasında erkek lehine bir güç
dengesizliği söz konusudur. Kadının aile ortamındaki eşitsizliğe dayanan konumu
ve ev içindeki emeğinin değersizliği, ataerkil toplum yapısı içinde belirlenen
güç ve iktidar ilişkileri çerçevesinde kendinden güçlü konumda olan kocasının
onun üzerindeki gücünün bir göstergesi olarak sergilediği şiddete maruz kalmasına
yol açmaktadır. Kadına yönelik şiddet, kadının fiziksel, cinsel veya psikolojik
zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan
hareketlerdir.
Kadına yönelik şiddet olgusu genellikle dört
farklı şekilde sınıflandırılmaktadır. Bunlar fiziksel şiddet, sözel ya da psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve
cinsel şiddet olarak gruplandırılabilir.
Bu türler hakkında ayrıntılı bilgi almak
için Google akademik üzerinden ulaşabileceğiniz, yukarıda bahsedilen isimlere
ait “Kadına Yönelik Şiddet” başlıklı makaleyi okumanızı tavsiye ederim. Aynı
zamanda bu dört şiddet türüyle beraber flört şiddeti hakkında ayrıntılı bilgi
için de https://www.morcati.org.tr/tr/8-mor-cati-kadin-siginagi-vakfi/8-flort-siddeti#fsn linkini tıklayabilirsiniz.
Biz
kadınız. Çiçek değil, köle değil, sadece bakım verme ve temel ihtiyaçları
karşılamaya yardımcı olacak robotlar değil. Biz kadınız, tıpkı erkekler gibi
insanın bir diğer çeşidi.
Dünyanın
geneline hakim olan bir ataerkillik söz konusu, bu yadsınamaz bir gerçek.
TDK’nın tanımına göre ataerkil “soyda, temel olarak babayı alan ve ailede
çocukları baba soyuna mal eden topluluk” anlamına gelmektedir. İnsan neslinin
devamı için kadına da erkeğe de ihtiyaç vardır, soyda temel olarak baba alınsa
da kadın ya da erkekten biri olmazsa insan nesli tarihe gömülür. Kadın ve
doğurganlığı olmazsa, erkeğin devam edecek bir soyu olamaz.
Ataerkilliği çok yanlış anlıyoruz. Soyun
erkekten devam ediyor oluşu, erkeğin kadın ve onun özel alanları üzerinde hak
iddia edebileceği anlamına gelmez. İzinsiz bir şekilde bir kadına dokunmak,
rızası olmadan cinsel ilişkiye girmek / ilişki için zorlamak, bedenine zarar
verecek davranışlarda bulunmak, değersiz hissettirmek, kadını alay konusu
etmek, onun aklı yokmuşçasına sürekli ne yapacağını söylemek, kadına malıymış
gibi davranmak, ekonomik bağımsızlığına saygı göstermemek, dijital
platformlarda onu kısıtlamak ve kontrol etmek, tehdit… Hayır! Biz kadın olarak
birbirimizle kenetlenmez ve buna dur demezsek görüldüğü üzere her geçen gün
artarak devam edecek. Öncelikle kadının, bir diğer kadın için sarf ettiği kötü
söz ve düşüncelerden kurtulmalı daha sonra hep birlikte hayır demeliyiz. Benim
başıma gelmez, benim çevremde böyle şeyler olmaz gibi laflarla kendimizi
avutmayı bir an önce bırakmalıyız. Bu olaylara baba, ağabey, eş gibi yakın
çevre tarafından maruz kalındığı gibi giyinişi, dışarıda olduğu saat, hal ve
hareketleri gibi nedenlerle (!) hiç tanımadığı insanlar tarafından maruz
bırakılan kadınları unutmayalım.
Ben, kadına şiddetle mücadele için yine
kadınlara çok görev düştüğünü görebiliyorum. Bir erkek için ilk kadın annesidir.
Daha çevreyle ilk tanıştıkları andan itibaren kız çocuklarına ayıbı, erkek
çocuklarına küfrü, erkekliği (!) öğretiyoruz. Kız çocuklarımıza allı pullu
bebekler, oyuncak mutfak setleri alırken erkek çocuklarımıza oyuncak silahlar,
vurdulu kırdılı oyunlar alıyoruz. Sünnet, “Sen erkek adam oldun!” sözleriyle
çalgılı çengili kutlanırken adet kanamasıyla tanıştığı gün bir genç kız adayı bunun
kendi sağlığı için, ileride dünyanın en kutsal statüsü anneliği için önemli
olduğunu duymak varken “Artık büyüdün, hareketlerine daha da dikkat etmen
gerek” sözlerini işitiyor. Üstüne bir de
adettendir al yanaklı olsun deyip iki tokat atılıyor. Sonraki yaşlarında da
süregelen farkları zaten hepimiz biliyoruz.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
Antonio Guterres : “Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet derin bir saygı
eksikliğinden, erkeklerin kadınların da doğuştan eşit ve haysiyetli olduklarını
kavrayamamalarından kaynaklanıyor. Bu da
temel bir insan hakları konusudur”
Yeni neslin
yetişkin kadın ve erkekleri, ebeveynleri bizleriz. Bu konuda bize çok iş
düşüyor. Anneler, çocuklarını bu bilinçle yetiştirmeli. Kadınların ne kadar
güçlü olduğu konusunda kızlarına rol model olmalı. Erkek çocuklarını da kadına
saygı konusunda ayrıyeten eğitmeli.
Babalar ise yine bu bilinç doğrultusunda erkek çocuklarına kadına değer
verme konusunda rol model olmalı, kızlarını ise kendisine zarar verme ihtimali
olan ilişkilerinden uzak durması konusunda ayrıyeten eğitmelidir.
Kadına Yönelik Şiddetle sadece bir gün değil
her gün mücadele halinde olmalıyız. Bu mücadeleyi verebilmek için birçok okuma
yapmak, böylece bu konu hakkında bilinçlenmek ve çevremizi bilinçlendirmek
durumundayız. Birleşmiş Milletlerin resmi sayfasında bugünle ilgili birçok
açıklama ve faydalı yazı bulunmakta. Siz de dilerseniz arama
motorunuzdan Birleşmiş Milletler’i aratarak bu yazılara ulaşabilirsiniz.
Okuduğunuz için teşekkür ederim : )
Miray Engin
Yorumlar
Yorum Gönder