Ana içeriğe atla

10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü




Dünya İnsan Hakları Günü Tarihçesi
İnsan hakları, insanlık tarihi kadar eskidir. İlk insan hakları düzenini oluşturan Sümerlerden günümüze dek tarihin her döneminde farklı şekillerde dile getirilmiş ve savunulmuştur. Devletler, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda birleştiler ve bir bildirge yayınladılar. İnsan Hakları Bildirisi, 1948 yılının Haziran ayında, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından birçok aşamalardan geçerek hazırlandı. 10 Aralık 1948’de Genel Kurul’un Paris’te yapılan oturumunda kabul edildi. Yapılan oylamada 6 sosyalist ülke çekimser oy kullandı. Bildiri, Suudi Arabistan ve Güney Afrika Birliği’nin verdiği ‘hayır’ oyu ve çekimser ülkelerin dışında kalan tüm ülkelerin ‘evet’ oylarıyla da kabul edildi. Böylece Dünya İnsan Hakları Günü, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edildiği gün olan 10 Aralık’ta kutlanmaya başlamıştır.
Bütün insanlar özgür ve eşit doğarlar.
İnsan hakları zaman zaman özgürlük, eşitlik, adalet gibi kavramlarla birlikte kullanılır. Herkesçe kutsal sayılır, savunulur, üzerinde çokça tartışılır. Din, dil, ırk, cinsiyet, mülkiyet vb. hiçbir ayrım gözetmeksizin herkes için aynıdır. Hatta devletin bile bazı haklara müdahale edemeyeceği sınırlı bir alan oluşturulmuştur. Yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, düşünceyi açıklama özgürlüğü hakkı, işkenceyi önleme hakkı, seyahat hakkı gibi daha pek çok insan hakkı bulunmaktadır. Bu hakların sınırları yetkili mercilerce belirlenmiştir. Ne yazık ki sosyal hayatta bu sınırlar çok esneklik gösterir. Öyle ki bir insanın en temel hakkı olan ‘yaşam hakkı’ bile kişinin elinden alınabilir. Bu tarz durumlarda adalet gecikmeden ve kusursuz bir şekilde sağlanmalıdır. En basit söylemle bir kişi başka bir kişi yüzünden, herhangi bir hakkından ufak bir ödün bile vermek zorunda kalsa bu durum önemli bir mesele sayılmalıdır ve gereken yapılmalıdır. İnsanlık onuru ancak bu şekilde ayakta tutulabilir.
Özgürlüğünden vazgeçen kimse, insanlık hak ve görevlerinden vazgeçmiş demektir.
Maalesef bazı insanlar din, dil, ırk, mülkiyet vb. yönden dezavantajlı grupta yer alabiliyor. Bir grubun diğer gruptan daha avantajlı veya dezavantajlı olup olmamasını belirleyen de yine diğer insanlardır. Kendi doğrularını ve kendi iyilerini belirleyip bu sınırların dışında kalanları ötekileştiriyor ve dışlıyorlar; insanlara hayatı zorlaştırıyor, kırıyor, yıkıyor, haklarını ellerinden alıyorlar. Bu hak alımı öyle bir boyutta ki diğer insanı kendi kölesi olarak görebiliyor, sömürüyor ve hatta öldürüyor. Eğer şu anda bir insana atmak istemediği halde zorla bir adım attırılmışsa bu bir hak ihlalidir. Bir insana söylemek istemediği halde zorla bir kelime söylettirilmişse bu bir hak ihlalidir. Bir insanın hakkını savunmak için onun çok acı şeyler yaşamasını beklemeye gerek yok. Bu hepimiz için bir insanlık vazifesidir. Hem kendi haklarımızı hem de diğer insanların haklarını savunmalıyız. Hem de bu dünyanın sonuymuş gibi, eğer ufacık bir hak ihlaline bile göz yumarsak insanlığımızı kaybedecekmişiz gibi savunmalıyız. Kim bilir? Belki de öyledir. 
Okuduğunuz için teşekkür ederim :) 

Ebru Nur Görmez

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süpermen'i Beklerken (Waiting for 'Superman') Film Analizi

Waiting for  Superman sadece The Flaming Lips grubunun bir şarkısı değil. Aynı zamanda Amerikan eğitim sistemine eleştirel bir perspektiften bakan, ülke içerisindeki bireylerin okuma yazma oranlarını, eyaletlere göre başarılarını ele alan belgesel niteliğinde bir film. Filmi inovatif eğitimi de düşünerek yorumlayabilmek mümkün. Akademi ödüllü filmin yönetmeni Davis Guggenheim, düşük performanslı kent okullarını ‘bırakma fabrikaları’ olarak tanımlıyor ve bu kent okullara yönelik birtakım çözüm önerileri sunuyor. Film, devlet okulu sistemi içerisinde devam eden beş öğrenciyi konu alıyor. Eğitim sistemini iyileştirme adına eğitim reformcularının sunduğu çözümler filme gerçeklilik ve yararlılık katmasının yanı sıra günümüzün ilerleyen teknolojisi de düşünüldüğünde çözüm önerilerine birkaç şey daha ekleyebiliriz,  şöyle ki : Eğitimde teknolojiyi mutlaka bir amaç etrafında verimlice kullanabilmeli ve bu amacın kesinlikle öğrenci üzerinde işlevselliği de olabilme...

7.Koğuş Film Analizi

7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE Hepimizin merakla beklediği 7. Koğuştaki Mucize nihayet geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Başrollerinde Aras Bulut İynemli, Deniz Baysal, Sarp Akkaya gibi isimlerin bulunduğu ve Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğindeki filmi izlerken gözyaşlarımıza hakim olabilmek neredeyse hepimiz için imkansızdı. Henüz izleme fırsatını bulamamış okuyucularımız için de kısa özetlerle birlikte filmi karakter analizleri ve sosyal psikoloji bağlamında ele almak isteriz : Filmimiz, 7 yaşındaki kızı, Ova ile aynı zeka yaşına sahip olan Memo’nun haksızlıklarla mücadelesini, zihinsel yetersizliklerine rağmen evladı için her şeyi yapan bir baba oluşunu gözler önüne seriyor. Memo, bir gün koyunları otlatmaya çıkardığında başına hayatının dönüm noktası olabilecek bir talihsizlik gelir. Sözü geçer bir komutanın kızı oyun esnasında tehlikeli yerlere tırmanır ve Memo kıza gitmemesi için uyarılarda bulunurken, Ova ile aynı yaşlardaki küçük kız uçurumdan düşüp can verir. Bu esnada olay y...

Seyahat Üzerine Bir Röportaj

Okulumuzun kıymetli hocalarından Dr. Mustafa Otrar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle kendisini kısaca tanıyalım; 1971 Eskişehir (Merkez) doğumludur. İlkokulu (1982), ortaöğrenimini (1989) Eskişehir’de tamamladı. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışma ve Rehberlik Lisans Programı’ndan mezun oldu (1993). Rehber Öğretmen olarak Bingöl ve İstanbul’da görev yaptı. 1995 yılında Araştırma Görevlisi olarak Marmara Üniversitesi’ne göreve başladı. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında yüksek lisansını tamamladı. Ocak 2006’da Doktora eğitimini tamamlayan Mustafa OTRAR, halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Genel olarak seyahatin hayatınızdaki yeri, ruh halinize etkisi nedir?  Hayatımdaki yerinden...