Uzm. Dr. Sena Yenel, 9 Aralık Pazartesi günü gerçekleştirdiğimiz “Bilinç Dışına Açılan Kapı: Rüya” isimli etkinliğimizin ilk oturumunda bize Rüyanın Nörobiyolojisi” başlıklı öğretici ve keyifli bir konuşma yaptı.
Konuşmanın detaylarına gelmeden, hocamızdan bahsetmek istiyorum öncelikle. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde ihtisasını tamamladı. Şu anda Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nde psikiyatri uzmanı olarak görev yapmaktadır.
Hocamızın konuşmasına başlamadan söylediği sözle giriş yapalım:
“Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.”
Sokrates
Üç başlıktan oluşan konuşmayı aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
1) Uyanıklıkta Beyin
Uyanıklık halinde beynimiz durmaksızın çalışır. Vücudumuz herhangi bir eylemi gerçekleştirirken beynimizdeki birçok bölgeyi ortaklaşa kullanırız. Beyindeki her bölgenin gerçekleştirdiği özelleşmiş görevler vardır.
Fakat her şeyi bir kenara bırakırsak; beyin, ağlar bütünüdür. Hiçbir uyaran tek bir kısma etki etmez. Çalışan her bölgenin başka bir yerle ve o yerin yine başka bir yerle bağlantısı vardır.
Uyanıklık halinde düşünüyor, konuşuyor, algılıyor, yürüyor, hissediyoruz. Hepsinde farkındayız ve kendimizi kendimiz gibi hissediyoruz. Peki, uykuda ne oluyor?
2) Uykuda Beyin
Uykuda uyanıklık bilinci belirli bir oranda ortadan kalkar. Fakat beyin çalışmaya devam eder ve uykunun hangi evresinde olduğumuza göre değişen farklı bölgelerde faaliyet görülür. Uyku EEG yöntemiyle takip edilerek REM ve non-REM şeklinde iki gruba ayrılmıştır. Uyanıklık ve REM evresinde beyin hareketleri birbirine çok benzer.
Rüyalar, hem non-REM hem de REM evresinde görülür fakat uyanıklığa oldukça benzeyen REM evresinde artar. Aslında uyanıklık, REM ve non-REM birbirinden çok keskin sınırlarla ayrılmamıştır. Bilincin spektrumu halindedirler.
Ve gelelim rüyaya. Rüyayı nasıl tanımlıyoruz?
3) Rüyada Beyin
Aslına bakarsanız, rüyanın nasıl tanımlanacağı konusunda bilim dünyasında ortak bir karar yoktur.
• Her gece tekrarlanan psikotik bir yaşantı mı?
• Gündüz yaşantısının tüm duysal ve emosyonel bileşenlerini içeren, kendi kendimize yaptığımız bir konuşma mı?
• Uyanıklıkta düşünürken bile kullandığımız dil (lisan) engelini ortadan kaldıran kompakt bir bilgi işleme süreci mi?
Eğer bir tanım yapmamız gerekirse, rüyayı non-REM başlangıcındaki düşünce benzeri içerikten REM dönemine özgü canlı deneyimlere kadar uzanan bir spektrum olarak tanımlamak mümkün.
Rüya deneyimlerinin çoğu uyanıklıktakilere benzerdir. Rüya tüm multimodal duysal bileşenleri içerir, ağrı duyusunu bile. Ayrıca rüya ve uyanıklık bilinci aynıdır: düşleyeni merkeze alan bir dünya deneyimi!
REM uykusu sırasında artmış aktivite gösteren bölgeler de emosyonel süreçlerle ilişkili yapılardır.
—Hep merak edilen bir konu: Görme engelliler rüya görebilir mi?
REM uykusunda görsel bağlantı bölgelerin aktivitesi, uyanıklıktakinin aksine ana görsel bölgenin aktive olmamasıyla ilişkili bulunmuştur. Yani;
• Doğuştan görme engellilerde görsel öğeler içermeyen,
• Görme yetisini sonradan kaybedenlerde görsel açıdan daha fakir,
• Belli bir yaştan sonra görme yetisini kaybedenlerde neredeyse aynı görsel içerikte rüyalar görülür.
Böylece diyebiliriz ki, rüya görülmez, yaşanır.
—Rüya içeriği nasıl oluşur?
Yapılan çalışmalara göre rüya deneyimlerimizin büyük çoğunluğu geçmiş anılarımızdan devşiriliyor ve rüyalarımızda günlük yaşantıdan çok hissedilenler ve düşünceler ön plana çıkıyor. Maalesef henüz rüya içeriğini görüntüleyebildiğimiz bir makine icat edilemedi, bu yüzden rüya içeriğinin değerlendirilebilmesinin tek yolu, kişilerin sonradan ilettiği öznel deneyimler.
—Rüyada duygular
Rüyaların 5 duyu, hareket algısı, olumlu ve olumsuz duygular içerdiği biliniyor. Peki, rüyalar sadece bizi olumsuz deneyimlere hazırlamak için mi var? Rüyalarda sadece olumsuz değil, olumlu duyguların da yaşanması bu görüşe karşı geliyor.
Etkinliğimizin ikinci oturumunda “Fenomenolojik Rüya Benliği Modeli” başlığı altındaki konuşmasında sunduğu bilgileriyle bizi zenginleştiren Uzm. Psk. Gökhan Özcan hocamızın konuşmasından bazı noktalara değinmek istiyorum.Aldığı birçok eğitimle beraber halen Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Doktora programında öğrenim görmekte olan Uzm. Psk. Gökhan Özcan; aktif olarak çocuklar ile çözüm odaklı psikoterapi, ergenler ile psikanalitik psikoterapi uygulamaları yapmaktadır. Çocuk ve ergenlerle psikodrama yönelimli grup terapileri düzenlemektedir.
Fenomenolojik Rüya Benliği Modeli’ne göre rüya; kişinin halini, yaşadığı her türlü zorluğu, onlarla nasıl baş ettiğini gösteren çok değerli bir bilgidir. Ayrıca bu modelde “benlik” söz konusu olduğundan “bilinçlilik” durumundan bahsedilir. Çünkü benliğin olduğu yerde bilinç de vardır.
Peki, nedir bu “fenomen” ?
Fenomen, bilinçte görünür olan, açığa çıkan, deneyimlenebilir olan her şeye verilen addır. Grekçede fenomen “kendini ifşa eden” (Heidegger) anlamına gelir. Bu anlamdan yola çıkarsak fenomenoloji de fenomenin kendi kendisinden söz etmesine izin vermek anlamına gelir. Bir anda olmak, bir mekanda olmak, yönelmişlik içinde olmak, algı içinde olmak ve hissedişlilik içinde olmak temel fenomenal niteliklerdir.
Fenomenolojik Rüya Benliği Modeli (FRBM) temel düşünsel dayanaklardan oluşur ve dört aşamalı bir modeldir.
FRBM’nin Temel Düşünsel Dayanakları şu şekilde sıralanabilir :
✓ Rüyalar birer yaşantıdır.
✓ Rüyalar her zaman bir benliğin, öznenin yaşantısı olduğuna göre rüyalarda da uyanıklık durumundaki gibi açık bir biçimde “benlik” söz konusudur.
✓ Rüyalar tek bir kategoriye indirgenemez, aynı benliğin uyanıklık yaşantılarının tek kategoriye indirgenememesi gibi.
✓ Bir yaşantıyı anlamak yaşantının merkezindeki benliğin yönelimlerini, algılarını, hissedişlerini, davranışlarını anlamaktır. Bu açıdan rüya yaşantısını anlamakla uyanıklık yaşantısını anlamak-anlamlandırmak arasında fark yoktur.
✓ Rüya yaşantısındaki görülen şeyler başka bir şeyi temsil etmez, ne ise odur.
FRBM’nin aşamaları şu şekildedir :
1. Rüya benliğinin yaşantısı herhangi bir yoruma izin verilmeksizin yalnızca hissedişleri, yönelimleri, davranışları açısından betimlenir.
2. Rüya yaşantısına benzer durumlarda uyanıklık benliğinin yaşantılarının nasıl olduğu ya da nasıl olabileceği betimlenir.
3. Rüya ve uyanıklık benlikleri ilk iki aşamadaki betimleme bilgileri/verileri üzerinden karşılaştırılır.
4. İlk aşamadaki betimleme ve danışanın yaşam hikayesi esas alınarak rüya yaşantısının yeni ve farklı anlam katmanlarının olanakları araştırılır.
Üçüncü ve son oturumumuzda Uzm. Psk. Gökhan Özcan hocamız rüya analizi uygulamasına geçti.Bu uygulamadaki önemli detaylar şu şekilde ilerledi. Kişi rüyayı detaylı anlatır.Danışan dinlerken not alır yorum katmadan özetini geçer.Kişiye şu soruları yöneltir.Rüyayı gören ben kimdi? Rüyanın merkezi neydi? Ne hissettiniz? Size bunu hissettiren neydi? Buna yakın bir an yaşadınız mı? (fantastik bir rüya ise o duyguyla bağdaştıracağın bir an) Gerçekte de bu duyguları yaşıyor musunuz?
Benlik yaşantısı ile rüya arasındaki açı farkı ile yüzleştirme (karşılaştıracak olursak ne gibi farklar vardır?) Günlük yaşantında bu rüya yaşansaydı ne yapardın diye sorulur.Sembollerin danışan açısından anlamı açıklanmaya çalışılır .Bazen simgeler değil duygular rüyayı tanımlar.
Kabuslar anlatıldıkça korkudan arındırılmış hale gelebilir.
Bize kattığı kıymetli bilgilerden dolayı hocalarımıza tekrar teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder