Ana içeriğe atla

İYİ Kİ PDR! ETKİNLİK ÖZETİ

 


               30 Eylül 2021 ulusal psikolojik danışmanlık ve rehberlik günü sebebiyle, Enis İştuş hocamızla gerçekleştirdiğimiz “İyi Ki PDR” etkinliğinde mesleğimizle ilgili birçok tavsiye ve püf noktasını dinleme şansı bulduk. Enis Hocamız, mesleğimizin birçok kolunda deneyime sahip, ayrıca Türk PDR Derneği’nin de yönetim kurulunda yer alıyor. Soru cevap şeklinde geçen bu etkinliğimizin özetini, kaçıranların da faydalanabilmesi adına sizinle paylaşıyoruz. İyi okumalar!

            Peki, neden tarih olarak 30 Eylül seçildi? Bu soruyu da başlamadan önce Enis hocamız bizim için açıkladı: 30 Eylül, Türk PDR derneğinin toplandığı ilk tarih olma önemine sahip.

·         Meslek hayatınızda, “İyi ki PDR” dediğiniz gün hangisi?

            Meslekte ilk yılımda davranış bozukluğu gösteren, boşanmış ebeveyni olan bir çocuk vardı. Onunla çalıştıkça, iyiye gittiğini gördükçe iyi ki bu mesleği yapıyorum da bu çocuğa iyi geliyorum demiştim.

            Düşündükçe aklıma yeni şeyler de geliyor. Mesela yüksek lisans sürecinde daha rahat ilerleyebilmek için MEB’e geçtiğimde Kozan RAM’da çalıştım. O zaman orası yeni kurulmuştu, 3 kişi çalışıyorduk. Sıfırdan kurulmuş bir yerde çalışmak ve orayı geliştirmek, civarda tanınmasını sağlamak ve destek bulmak ve “bir şeyler başarıyoruz” diye hissetmek de iyi ki diyebileceğim bir anıydı.

            Yine dernekte ilerlemek dve derneği büyütmek de “iyi ki”lerimden biri.

            Şimdi dönüp bakınca fark ediyorum ki, mesleğin ilk yılları tıpkı yeni doğmuş bir bebeğin ilk yılları gibi iz bırakıyor. Bu yüzden siz de ilk yıllarınızı güzel hatırlayacağınız şekilde değerlendirin.

·         Meslekte en mutlu olduğunuz gün hangisi?

            Yüksek lisansa kabul edildiğim gün olabilir. Lisansımı tamamladığım okulda yüksek lisansımı da yaptım.

            Psikoterapi eğitimine başlamak da beni çok mutlu etti. Bir ekole odaklanmak, onun teknikleriyle çalışmak ve insanların beni tercih ederek danışma almaya gelmesi güzel bir histi.

·         Meslek hayatınızda en zorlandığınız şeyler nelerdi?

            İlk yıllarda dezavantajlı gruptaki çocuklar ve ailelere destek vermek zordu. Onların yaşadıklarından çok etkilendiğim, 15-20 gün kendime yük ettiğim oluyordu. Bu da beni yoruyordu.

            Empati yaptığımı sanarak sempatiye kaydığımı zamanla fark ettim. Son yıllarda travma ve krizle çokça çalışıyorum ve artık sınırımı koruyabiliyorum.

            Tecrübe edindikçe hayatıma işimi karıştırmamayı öğrendim. Hassasiyetlerim değişmedi ama seans odasından çıkınca kendi işlerime dönebiliyorum. Zamanla bu hisler yumuşuyor, ya da biz sertleşiyoruz.

·         PDR öğrencilerine önerileriniz nelerdir?

            Çok farklı alanlarda tecrübe edindim ve bunları damıtarak işimde kullandım. 2005 mezunuyum. Hatırlıyorum da, ben öğrenciyken hocalarımızla MEB’deki PDR açığı dolunca ne olacak diye tartışırdık. İşte şu an o günlerdeyiz. Ama mesleğimizde bakir alanlar da kaldı mı? Kısmen. Örneğin kariyer danışmanlığı, çok da yoğunlaşmadığımız, eleman eksiği olan bir alan. Böyle artırılabilir.

            Öğrenciler son sınıfa geçince neye ilgi duyduklarına bakmalılar. Mezunlar genellikle ya MEB’e atanayım ya da klinik üzerine çalışayım diye bakıyorlar. Ama mesleğimiz bularla sınırlı değil.

            Benim size bir önerim de şu: yüksek lisansa mezun olur olmaz başlasanız bile psikoterapi eğitimlerine sahada çalıştıktan sonra girin. Çeşitli vakalarla boğuşmadan psikoterapi eğitimi almak doğru değil bence.

            Kariyer danışmanlığı alanında ise tam tersini söyleyeceğim. Bu alanda çalışmak istiuyorsanız şimdiden bir staj ayarlayın, mezun olmadan eğitim almaya başlayın. CV’nizde bulunması iyi olur. O alan İnsan Kaynakları alanı ve sadece danışma değil; eleman alma, çıkarma, bütçe kontrolü gibi hizmetler de isteniyor. Hazırlıklı biçimde mezun olmanız önemli.

            Spor psikolojisi de son dönemlerde revaçta olan ve yönelebileceğiniz bir alan.

            Travma ve kriz konularında ise son zamanlarda çalışan psikolojik danışman yoğunluğu artmaya başladı. Bu sektörde çalışmak istiyorsanız psikolojik sağlamlık çok önemli. Afet bölgesindeki insanlarla, istismara uğramış çocuklarla vb. durumdaki bireylerle çalışacaksınız. Anlık müdahale edebilmeniz, başa çıkabilmeniz gerekli.

            Ben aile danışmanlığını da, oyun terapisini de ilk yıllarımda denedim, yatkın olmadığımı fark ettim. Bedensel terapilere de yine yatkın değilim. Denedim ve geri çekildim. Şu anda da çocuklarla çalışmıyorum mesela.

            Siz de ne yapabileceğinizden önce neyi yapmayacağınızı kendinize sormalısınız.

·         MEB gibi diğer sektörlerde de gelecek yıllarda şişme olur mu? Sizce PDR mesleğinin geleceği nasıl?

            Önceleri iş var diye insanlar yoğun biçimde PDR okumaya başladı. Bu yüzden birçok üniversitede yüksek kontenjanlarda PDR bölümü var. Şimdiyse iş olanağı azaldığı için tercih de azalacak ve bazı özel üniversitelerde PDR bölümleri kapatılabilir, kontenjanlar da azaltılabilir.

            Yani mezun sayısı yükselmezse, ihtiyaç da aynı kalırsa devamlılık sağlanır. Ruh sağlığı yasası çıkarsa sorunlar bitmese de rahatlayacağız. Örneğin yasa çıkarsa devlet diğer sağlık alanlarında olduğu gibi ruh sağlığında da seansların bir kısmını ödeyecek. Türk PDR Derneği olarak biz de bu konuların üzerinde çalışıyoruz.

            Ama en kötü ihtimal olursa, bunların hiçbiri gerçekleşmezse de bu şişmeden sıyrılmak için kendimizi geliştirmemiz ve fark yaratmamız gerekiyor. Eskiden PDR alanında bir yerlere gelmek çok daha rahattı, şimdi ise zorlaştı. Biraz karamsar konuşmuş olabilirim ama bunlar günümüzün gerçekleri.

            Marmara Üniversitesi, sizin okulunuz diye söylemiyorum, gerçekten kaliteli bir eğitim veriyor. Bu eğitim sizi biraz ileriye taşır. Ama kendinizi geliştirmeniz de şart. Ben de, sizin hocalarınız da, hala yeni eğitimler alıyor ve kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz. Yani gelişmek, akademisyen olunca da sonlanmıyor. Sadece bizim alanda değil, tüm sosyal bilimlerde bu iş böyle yürüyor.

·         PDR hayatınızda neler değiştirdi?

Birinci sınıftan itibaren bakış açımı değiştirdi. İnsan ilişkilerime yansıdı. Farklılıklara saygı duymayı öğrendim. Psikoterapi eğitimimde ben de danışan olduğum için bu süreç de bana çok farkındalık kattı. Kendi çocuğumu yetiştirirken bile hala çatışma yaşadığım oluyor. PDR evlilik kararımı bile etkiledi. Bizim meslektekiler için evlenmek de boşanmak da daha kolay derler, bence bu doğru.

·         Kitap olarak bize neler önerirsiniz?

            Öncelikle kuramcıların kitaplarını ayırt etmeden okuyun, özellikle ilgi duyduğunuz alanla ilgili kitapları ezberleyene kadar tekrar tekrar okuyun.

            Mesela ben kriz kitaplarını, sistematik terapi kitaplarını sürekli okuyorum. Yine Freud’un “Rüya Tabirleri”, “Espriler ve Bilinçdışı” kitaplarına süreklş bakıyorum. Ya da Serol Teber’in “Açık Radyo”da yaptığı “Didik Didik Freud” programının kayıtlarını dinlemeyi sever ve öneririm. Ayrıca derneğimizin yayınladığı “Etik” kitabı da her zaman ofiste masamda durur. Etik mesleğimizin asla ihmal edilmemesi gereken kısımlarından biri...

·         Kriz ve travmalarda çalıştığınızı söylediniz. Çok ağır vakalarla karşılaştığınızda psikolojik sağlamlığı korumak için neler yapıyorsunuz?

            Biz böyle kriz durumlarında çalışmaya bir ekip olarak gidiyoruz. Kim çalışmaya hazırsa o vakalarla ilgileniyor, kendini iyi hissetmeyenler ise dosya ve ofis işleriyle ilgileniyorlar.

            Elbette kendine yardım ve ikincil travmaları önlemek üzerine de eğitim alıyoruz. Bu eğitimler bu işin olmazsa olmazı. Ayrıca aynı ekip iş dışında, böyle krize müdahale durumlarından sonra dışarıda buluşup sosyalleşiyoruz. Bu da iyilik halini korumaya yardımcı oluyor.

 

            Hocamıza, bize verdiği harika bilgiler ve gösterdiği yol için teşekkür ederiz. Sonraki etkinliklerimizde görüşmek üzere.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süpermen'i Beklerken (Waiting for 'Superman') Film Analizi

Waiting for  Superman sadece The Flaming Lips grubunun bir şarkısı değil. Aynı zamanda Amerikan eğitim sistemine eleştirel bir perspektiften bakan, ülke içerisindeki bireylerin okuma yazma oranlarını, eyaletlere göre başarılarını ele alan belgesel niteliğinde bir film. Filmi inovatif eğitimi de düşünerek yorumlayabilmek mümkün. Akademi ödüllü filmin yönetmeni Davis Guggenheim, düşük performanslı kent okullarını ‘bırakma fabrikaları’ olarak tanımlıyor ve bu kent okullara yönelik birtakım çözüm önerileri sunuyor. Film, devlet okulu sistemi içerisinde devam eden beş öğrenciyi konu alıyor. Eğitim sistemini iyileştirme adına eğitim reformcularının sunduğu çözümler filme gerçeklilik ve yararlılık katmasının yanı sıra günümüzün ilerleyen teknolojisi de düşünüldüğünde çözüm önerilerine birkaç şey daha ekleyebiliriz,  şöyle ki : Eğitimde teknolojiyi mutlaka bir amaç etrafında verimlice kullanabilmeli ve bu amacın kesinlikle öğrenci üzerinde işlevselliği de olabilme...

7.Koğuş Film Analizi

7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE Hepimizin merakla beklediği 7. Koğuştaki Mucize nihayet geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Başrollerinde Aras Bulut İynemli, Deniz Baysal, Sarp Akkaya gibi isimlerin bulunduğu ve Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğindeki filmi izlerken gözyaşlarımıza hakim olabilmek neredeyse hepimiz için imkansızdı. Henüz izleme fırsatını bulamamış okuyucularımız için de kısa özetlerle birlikte filmi karakter analizleri ve sosyal psikoloji bağlamında ele almak isteriz : Filmimiz, 7 yaşındaki kızı, Ova ile aynı zeka yaşına sahip olan Memo’nun haksızlıklarla mücadelesini, zihinsel yetersizliklerine rağmen evladı için her şeyi yapan bir baba oluşunu gözler önüne seriyor. Memo, bir gün koyunları otlatmaya çıkardığında başına hayatının dönüm noktası olabilecek bir talihsizlik gelir. Sözü geçer bir komutanın kızı oyun esnasında tehlikeli yerlere tırmanır ve Memo kıza gitmemesi için uyarılarda bulunurken, Ova ile aynı yaşlardaki küçük kız uçurumdan düşüp can verir. Bu esnada olay y...

Seyahat Üzerine Bir Röportaj

Okulumuzun kıymetli hocalarından Dr. Mustafa Otrar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle kendisini kısaca tanıyalım; 1971 Eskişehir (Merkez) doğumludur. İlkokulu (1982), ortaöğrenimini (1989) Eskişehir’de tamamladı. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışma ve Rehberlik Lisans Programı’ndan mezun oldu (1993). Rehber Öğretmen olarak Bingöl ve İstanbul’da görev yaptı. 1995 yılında Araştırma Görevlisi olarak Marmara Üniversitesi’ne göreve başladı. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında yüksek lisansını tamamladı. Ocak 2006’da Doktora eğitimini tamamlayan Mustafa OTRAR, halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Genel olarak seyahatin hayatınızdaki yeri, ruh halinize etkisi nedir?  Hayatımdaki yerinden...