Bugün, “20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü”. Birleşmiş Milletler tarafından ilan edildiği 1989 yılından bu yana her yıl bugün, çocukların yaşadığı hak ihlalleriyle ilgili farkındalık yaratılmaya çalışılır. Bu anlamlı günde bilinmeyenleri öğretmek, bilinmesine rağmen unutulan veya unutulmak istenen durumlara dikkat çekmek, çocukların yaşadıkları zorluklara vurgu yapmak amacıyla konuyla ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Çocuk hakları tüm çocukların; yaşama,
barınma, eğitim ve sağlık alanlarında sahip oldukları hakların genel adıdır. Bu
bağlamda Çocuk Hakları Sözleşmesi temelde ayrımcılık yapmama, çocuğun üstün
yararı, çocuğun yaşamını ve gelişimini sürdürmesi ve katılımdan oluşmaktadır.
Her çocuğun doğuştan sahip olduğu bu hakların işleyişine gelin hep beraber göz
atalım.
Eğitim
hakkı; en temel haklardan biri olarak yerini alır.
Çocukların temel eğitimlerini almaları bir tercih değil, zorunluluktur. Oysaki
günümüzde birçok çocuk, okuldan mahrum bırakılmaktadır. Dünyada yaklaşık 260
milyon çocuğun okula git(e)mediğini göz önünde bulundurursak durumun
ciddiyetinin farkına varabiliriz. Özellikle de okula gönderilmeyen bu
çocukların çoğunun çocuk işçi olarak çalıştırıldığı gerçeğini düşünürsek çocuk
haklarının işlev görmesinin ne kadar kıymetli olduğunu kavrayabiliriz. Bu
noktada yapılabilecek hareketlerden belki de en önemlisi toplumu
bilinçlendirmek olabilir. Bir çocuk eğitim hakkı diye bir kavramın varlığından
habersizken, hatta hak sözcüğünün anlamını bile bilmezken, bilmediği bir kavramı
korumasını nasıl bekleyebiliriz? Özellikle işleyişin nasıl olması gerektiğini
toplumda görmüyorsa ve yetişkinler hak ihlallerinin yanlışlığını anlatıp tepki
göstermiyorsa çocuk karşı çıkmayı aklına bile getiremeyebilir, çünkü çocuğun
zihninde böyle bir yapılanma hiç oluşamamıştır. Okula gitmeyip sokaklarda
çalıştırılan veya eve kapatılan çocukların durumlarının yanlış olduğunu
çocuklara anlatmazsak ve haklarını onlara öğretmezsek çocuk bu olumsuzlukları
normalleştirir ve sorgulamaz. Bu doğrultuda çocuk haklarını ilk olarak toplumun
bilmesi ve bunu bir yaşam tarzı haline getirmesi için bilinçlendirme
çalışmaları yapılması oldukça kıymetlidir. Ayrıca devletlerin bu doğrultuda
yapılanması, hakları gözetmesi ve çocuklara uygun bir ortamın sağlanması
konusunda gücünü kullanması da toplumsal bilinç kadar önemlidir.
Toplumun
en küçük birimi aile olduğuna göre hakların yaşatılmasında ailenin üzerine pek
çok görev düşmektedir. Çocuğun en yakınındaki yetişkinler olan ebeveynlerin çocukların
yaşamını nasıl geçireceği üzerindeki etkisi oldukça fazladır. Ebeveynlerin
çocukların haklarına hakim olup korumaları ve bu hakları çocuklarına da öğretmeleri
oldukça büyük bir önem taşımaktadır. Ne yazık ki birçok ebeveyn, hakları
korumak bir yana çocuğunun haklarını kendisi ihlal etmektedir. Çocuk, ebeveyne
ait olan bir nesne değildir, kendi başına bir bireydir. Çocuğun sadece çocuk
olarak toplumda bir yeri olmalıdır.
Çocuk
haklarıyla ilgili bir diğer önemli konu ise çocuk istismarıdır. Son on yıl
içerisinde ülkemizde yaklaşık 250 bin çocuk istismara uğramıştır. Bunun sadece
bir rakam olmaması ve birbirinden ayrı 250 bin çocuğun bu insanlık dışı
harekete maruz kalması, kelimelerle tarif edilemeyecek bir zorluktur. Bunun
yanı sıra dile getiremeyen ve her gün buna dayanmaya çalışan çocukların var
olduğunu bilmek, çocuk haklarının korunmasının ne kadar elzem olduğunu
göstermektedir. Yine çocuk gelinler de toplumda devam eden bir diğer istismar
çeşididir. Bu durumlardaki çocukların toplumda susturulması ve kendini ifade
etme hakkının engellenmesinin çocukta açacağı yaraları tahmin etmek bile
güçtür. Bu bağlamda çocuk istismarının önüne geçilmesinde çocuk haklarının
işlev göstermesinin önemi anlaşılmaktadır.
Çocuk
haklarına baktığımızda en temel ihtiyaçlardan biri de sağlıklı bir yaşam ve
barınma hakkıdır. Dünyadaki tüm çocukların fotoğrafın solundaki çocuk gibi oyun
oynaması gerekir, bir lokma yemek yiyebilmek için savaşması değil! Dünyada varlığını
sürdüren savaşlar ise çocukların yaşanabilir bir ortamlarının olmasını engeller
niteliktedir. 10 yaşındaki Filistinli bir çocuğun “Çocukların üzerine neden
füze atıyorsunuz? Bu haksızlık!” cümlesindeki çaresizlik ise savaşların,
masumluğun simgesi olan çocuklara etkisiyle ilgili söylenebilecek tüm sözlerin
timsali niteliğinde…
Çocuk
haklarının istismarı sadece savaşlar gibi bariz konularda değil bilim gibi bir
alan içerisinde bile karşımıza çıkabilir. Bu noktada verebileceğimiz örnek çocuklarla
yapılan deneyler ve bu deneylerin çocukların psikolojisine olan etkileridir.
Çocuklarla yapılan birçok psikolojik deneyin çocuk haklarını gözetmediklerini
ve çocuklarda çok büyük yaralara yol açtıklarını söylememiz mümkün. Deney
geçmişinin en çarpıcı örneklerinden biri olan Küçük Albert deneyinde, bir
çocuğun koşullanma süreçleri incelenmek istenirken çalışma sonucunda çocuğun
beyaz renkli tüm nesnelerden korkmasına sebep olunmuştur. Ayrıca bazı kaynaklar
sonunda Albert’ın tüm bu korkularla yaşamına devam edemeyecek hale geldiğini
belirtmektedir. Bunun dışında bir şempanzeyi kendi çocuğunun kardeşi olarak
yetiştirip çocuğun gelişimine ket vuran araştırmacılar; gıdıklandığımızda neden
güldüğümüzü anlayabilmek amacıyla yola çıkıp hiç gülümsemeden çocuk büyüten
araştırmacılar da çocuk haklarının pratikteki yansımasını sert bir şekilde
yüzümüze vurmaktadır.
Tüm
bu hakların korunması ve her türlü istismarın önlenmesi noktasında yetişkinlere
çok büyük bir rol düşmektedir. Yukarıda konuştuğumuz gibi, çocukların birçok
hakkı vardır, fakat bunları bilme ve hayata geçirme noktasında yeteri kadar
güçlü olamayabilirler. İşte tam bu noktada yetişkinlerin devreye girmesi
gerekmektedir. Okulda olması gereken bir saatte sokakta mendil satan bir çocuk
gördüğümüzde ‘Bir çocuğun olması gereken yer okuldur, çocuk çalışmamalıdır.’
diyebilmelidir bir insan. Bu normal bir durummuş gibi davranarak ve sorunun
çözümsüz olduğunu düşünüp kenara çekilerek çocuğu insanların yarattığı
normalleştirilmiş bu düzende tek başına bırakamayız. Oluşturulmuş bu işleyişi
durdurmaya çalışmak yerine sessiz kalarak, belki de tüm bunları farkında bile
olmadan devam ettirmiş ve bir parçası haline gelmiş oluyoruz. İlk olarak
yetişkinlerin bunun farkına varmaları gerekir ki çocuklara yardım edebilsinler,
çocuk tek başına tüm bu zorluklara ne kadar karşı koyabilir? Yaşam zorluklarla
doludur, bir çocuğun tek başına bu zorluklara karşı çıkmasını nasıl bekleyebiliriz?
Dolayısıyla çocukların haklarını korumak için hep birlikte mücadele etmemiz
gerekmektedir.
Sizi
dünyadaki tüm çocukların yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik adım atmaya davet
ediyorum. Hatta ilk adımı bu yazıyı okuyarak ve çocukların haklarıyla ilgili
farkındalığınızı arttırmaya çalışarak atmış oldunuz. Haydi, gelin bunu bir adım
daha ileriye taşıyarak etrafınızdaki çocuklara bakın. Çocuk haklarını sadece
bir gün değil, her gün analım. Ne demiş Mustafa Kemal Atatürk: “Çocuklar
geleceğindir… Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her
koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır.”
İCLAL SARIAYVA
Yorumlar
Yorum Gönder