Ana içeriğe atla

“YETİŞKİN VE YAŞLILIK PSİKOLOJİK DANIŞMANLIĞI” ETKİNLİK ÖZETİ

 

 

  Marmara Üniversitesindeki değerli hocalarımızın bizlere düşüncelerini aktardığı, onların bilgilerinden faydalandığımız serimizin ikincisini 21 Aralık’ta Prof. Dr. Müge YÜKSEL hocamız ile gerçekleştirdik. Bu etkinliğimizin özetini, yayını kaçıranlar veya tekrar okumak isteyenler için paylaşıyoruz. Herkese iyi okumalar!

  Davranış, uyum ve mental değişimler ve bireyin buna uyumuna psikolojik yaşlanma diyoruz. Biz psikolojik danışmanları asıl ilgilendiren konu da budur. Yaşlılığı hem ruh hem beden sağlığı olarak ele almalıyız. Zaman içerisinde değişen bedensel görünüm, hastalıkların ortaya çıkışıyla beraber patolojiyi de gözlemliyoruz.

  Yaşlılık döneminin en belirgin psikolojik özellikleri arasında eskiye aşırı bağlı olma, yeni olay ve durumlara adapte olmada zorluk ve bencillik görülür. Yaşlılık döneminde ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklar ise uyku bozuklukları, öğrenme ve hatırlama güçlüğü, bunama, kişilik değişkenliği, alınganlık ve depresyon olarak gösterilebilir. Birey, yaşı ilerledikçe bazı psikososyal ve biyolojik değişimlere uğrar ve depresyona daha açık bir hale gelir. Yalnızlık hissi de depresyonu tetikleyen veya arttıran önemli bir etkendir. Her birimiz pratikte aslında yaşlılarda birlikte yaşıyoruz. Ama yaşlılarla işlevsel olarak ilgilenmek başka bir süreci ve değeri gerektiriyor.

  Peki dönemin psikolojik ihtiyaçları nelerdir? İlk olarak yalnızlık duygusu bu döneme hakim olan bir duygudur. Bu duygu çok derin ve önemlidir. Bu duygunun bireyi çok fazla etkilememesi, depresyona sürüklememesi için yalnızlığa yol açan etkenlerin aza indirgenmesi gerekir. Yaşlı bireylerde genelde ölüm kaygısı gözlemleriz. Birey, kendine ve çevresine ilişkin denge ve uyumu yitirir ve bu konudaki kaygı düzeyi yükselir.

  Bireyler bu süreçte, yaşadıkları sürecin kalitesiz olduğunu ve yaptıkları aktivitelerden eskisi gibi zevk alamadıklarını düşüncesine kapılırlar. Bu dönemde “her şeyden önce ben” düşüncesiyle şekillenmiş bir bencillik oluşabiliyor. İhtiyaç sırasında kendilerini ilk sıraya koyabiliyorlar ve bekledikleri karşılığı alamadıklarında bu bir soruna dönüşebiliyor.

  Bu süreçte demans türleri ile karşılaşabiliriz. Özellikle hatırlayamama korkusu oluşabilir. Geride bıraktıklarının bir değer kazanması ve kaybolmama isteği görülür. Erikson’un benlik bütünlüğü görüşü burada karşımıza çıkar.

  Bu dönemin sosyal ihtiyaçları da psikolojik danışmanların üzerinde durması gereken bir konudur. Çalışma yaşamından emekliliğe geçiş, gelirdeki düşüş, eşin kaybı, büyükanne büyükbaba rollerine geçiş, sosyal ilişkilerdeki seyreklik ve bozulma gibi durumlar görülür. Bu durumlar bireyde boş zaman ortaya çıkararak boşluk ve stres kaynağı olabilir. Psikolojik danışmanlar da burada devreye girmelidir.

  Boş zaman üzerinde durulması gereken diğer önemli bir konudur. Yabancı literatür taramalarında da bu konu üzerinde çokça durulmuştur. Bireyin kendi yalnızlığından ve aktivitelerinden keyif alabilmesi önemlidir. Örneğin onları sanatsal etkinliklerle uğraşmalarına yardımcı olacak faaliyetlere dahil edilebiliriz. İnce motor faaliyetler, beyni de etkiler.

Psikolojik danışman olarak bizler ne yapabiliriz?

  Psikoterapi teknikleri, grupla psikolojik danışma ve rehberlik, uyum sağlayıcı, yöneltici, ayarlayıcı (plan ve programlar), önleyici, gelişimsel, tamamlayıcı ve kriz odaklı çalışmalar yapılabilir.

  Önleyici ve uyum sağlayıcı çalışmalara bakıldığında hastanelerde fiziksel olarak yaşlılığa hazırlık çalışmaları yapıldığını görebiliyoruz. Ama ruhsal anlamda önleyici çalışmaların eksikliği dikkat çekiyor. Bu konuda bilgi verici danışmanlık merkezlerinin varlığı önemlidir. Başarılı yaşlanma gibi bir olgunun varlığı bu önleyici çalışmalara da bağlıdır.

Bir terapist seanslarda nasıl davranmalıdır?

Bireylerarası farklılıklardan dolayı esnek olmalıdır.

Kapasite ve güçlü yanlar geliştirilmelidir.

Sabırlı ve etkili dinleme yapılmalıdır.

O ana odaklanılmalıdır.

Yürüyüş meditasyonları, beden tarama çalışmaları, nefes alma egzersizleri yapılabilir.

Müge YÜKSEL hocamıza bizlere verdiği faydalı bilgiler için çok teşekkür ediyoruz.

Gelecek etkinliklerimizde görüşmek üzere!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süpermen'i Beklerken (Waiting for 'Superman') Film Analizi

Waiting for  Superman sadece The Flaming Lips grubunun bir şarkısı değil. Aynı zamanda Amerikan eğitim sistemine eleştirel bir perspektiften bakan, ülke içerisindeki bireylerin okuma yazma oranlarını, eyaletlere göre başarılarını ele alan belgesel niteliğinde bir film. Filmi inovatif eğitimi de düşünerek yorumlayabilmek mümkün. Akademi ödüllü filmin yönetmeni Davis Guggenheim, düşük performanslı kent okullarını ‘bırakma fabrikaları’ olarak tanımlıyor ve bu kent okullara yönelik birtakım çözüm önerileri sunuyor. Film, devlet okulu sistemi içerisinde devam eden beş öğrenciyi konu alıyor. Eğitim sistemini iyileştirme adına eğitim reformcularının sunduğu çözümler filme gerçeklilik ve yararlılık katmasının yanı sıra günümüzün ilerleyen teknolojisi de düşünüldüğünde çözüm önerilerine birkaç şey daha ekleyebiliriz,  şöyle ki : Eğitimde teknolojiyi mutlaka bir amaç etrafında verimlice kullanabilmeli ve bu amacın kesinlikle öğrenci üzerinde işlevselliği de olabilmeli. Teknoloji

7.Koğuş Film Analizi

7. KOĞUŞTAKİ MUCİZE Hepimizin merakla beklediği 7. Koğuştaki Mucize nihayet geçtiğimiz haftalarda vizyona girdi. Başrollerinde Aras Bulut İynemli, Deniz Baysal, Sarp Akkaya gibi isimlerin bulunduğu ve Mehmet Ada Öztekin yönetmenliğindeki filmi izlerken gözyaşlarımıza hakim olabilmek neredeyse hepimiz için imkansızdı. Henüz izleme fırsatını bulamamış okuyucularımız için de kısa özetlerle birlikte filmi karakter analizleri ve sosyal psikoloji bağlamında ele almak isteriz : Filmimiz, 7 yaşındaki kızı, Ova ile aynı zeka yaşına sahip olan Memo’nun haksızlıklarla mücadelesini, zihinsel yetersizliklerine rağmen evladı için her şeyi yapan bir baba oluşunu gözler önüne seriyor. Memo, bir gün koyunları otlatmaya çıkardığında başına hayatının dönüm noktası olabilecek bir talihsizlik gelir. Sözü geçer bir komutanın kızı oyun esnasında tehlikeli yerlere tırmanır ve Memo kıza gitmemesi için uyarılarda bulunurken, Ova ile aynı yaşlardaki küçük kız uçurumdan düşüp can verir. Bu esnada olay y

Seyahat Üzerine Bir Röportaj

Okulumuzun kıymetli hocalarından Dr. Mustafa Otrar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Öncelikle kendisini kısaca tanıyalım; 1971 Eskişehir (Merkez) doğumludur. İlkokulu (1982), ortaöğrenimini (1989) Eskişehir’de tamamladı. Aynı yıl girdiği Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Psikolojik Danışma ve Rehberlik Lisans Programı’ndan mezun oldu (1993). Rehber Öğretmen olarak Bingöl ve İstanbul’da görev yaptı. 1995 yılında Araştırma Görevlisi olarak Marmara Üniversitesi’ne göreve başladı. 1997 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında yüksek lisansını tamamladı. Ocak 2006’da Doktora eğitimini tamamlayan Mustafa OTRAR, halen Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü’nde Ölçme ve Değerlendirme Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. Genel olarak seyahatin hayatınızdaki yeri, ruh halinize etkisi nedir?  Hayatımdaki yerinden baş